10 Temmuz 2017 Pazartesi

FÂTİHA SÛRESİNİN GENEL MESAJLARI

Mehmet OKUYAN

Kur’ân’ın özü, esası, özeti, önsözü ve girişi olarak isimlendirilen ve Hz. Peygamber tarafından “namazın almazsa olmazı” olarak tanıtılan Fâtiha sûresinde, açıklamaya çalıştığımız gibi üç ana konu ele alınmaktadır. “Hamd”, “tevhid ilanı” ve “dua”. Zaten Kur’ân’ın muhtevası da genel itibariyle bunlardan oluşuyor diyebiliriz.
(1. âyet): Fâtiha, her işe Yüce Allah’ın adıyla başlamanın gerektiğini ortaya koymak üzere Besmele ile başlamaktadır. Besmele, bir işe Allah’ın adını anarak, o işe Allah’ı şahit tutarak ve o işi Allah rızası için yapmakta oluşun bir ifadesidir. Niyetini böyle belirleyenler Allah’ın merhamet sıfatları gereği, hayırlı işlerinde başarıya ulaşabileceklerdir.
(2-4. âyetler): Bu âyetlerde, sûrenin ilk konusu olan “hamd”in Yüce Allah’a ait olduğu, sadece O’na hamd edilmesi gerektiği, çünkü hamde layık varlığın sadece O olduğu beyan edilmekte ve Yüce Allah’ın bazı sıfatları sayılmaktadır. Bu sıfatlar içerisinde Yüce Allah’ın âlemlerin rabbi, sahibi, yöneticisi, idare edicisi ve şekillendiricisi olduğu beyan edilmektedir. Ayrıca özellikle rahmetinin kâinatı çepeçevre kuşattığını ifade etmek üzere, Rahmân ve Rahîm sıfatları ikinci defa zikredilmektedir. Daha sonra “Din gününün yani hesap gününün sahibi” oluşu da âhiret inancını hatırlatarak, bu bilinçle yaşamak için önemli bir ders ve istikamet vermektedir.
(5. âyet): Bu âyet, sûrenin ikinci konusunu oluşturan “tevhid ilanı”dır ve Allah’tan başka ilâh tanımama esasını içermektedir. Kulluk yapılan varlıktan yardım istenir; yardım istemek için de kulluk yapmak gerekir. Bu anlamda kulluğun da, yardım talebinin de yegâne adresi Yüce Allah’tır. Bu arada Yüce Allah, insanlara “ben” dememeyi, “biz” demeyi öğreterek, insanın sosyal bir varlık olduğuna dikkat çekmektedir. Ayrıca dolaylı olarak bu âyette bütün yaratılmışların lisan-ı halleriyle Allah’a kul olduklarını beyan ettikleri de mesajlar arasında yer almaktadır.
(6-7. âyetler): Sûrenin son âyetleri, üçüncü ve son konuyu oluşturur ki bu da hidayet isteği anlamında “dua”dır. Yüce Allah, insanoğluna, neyi kimden isteyeceğini öğretmekte, hak ve hakikat yolunu en önemli değer olarak belirleyip, oraya doğru istikamet belirlemelerini kullarından istemektedir. Nimet verilenlerden olmak için nimeti hak etmek ve Kur’ân nimetiyle buluşmak gerekir. Bunun yolu, nimet verilen peygamberler ve diğer üç grubun yolunu takip etmekten geçer.
Gazabı hak etmemek ve sapıklıkta kalmamak da insan iradesinin doğru yöne çevrilmesi gereğinin bir sonucudur. Aksi takdirde gazaptan da şaşkınlıktan da kurtulmak imkânsızlaşır.
Fâtiha’da çizilen bu ilâhî rotadan sapmamak ve Kur’ân’ın sunduğu, Hz. Peygamber’in de bizzat yaşayarak örnekliğini gösterdiği ilâhî rehberlikten kopmamak için Allah’ın ipine, yani Kur’ân’a sıkıca sarılmak gerekir. Bunun sonunda Hakk’ın rızasını kazanmış olmak, en büyük niyazımızdır.
Rabbimiz bizi bu nurlu yoldan ayrı koymasın; Kitâb’ıyla konuşmayı, Kitâb’ını konuşmayı, Kitâb’ını konuşturmayı ve Kitâb’ını gündem yapmayı nasip eylesin.
Kısa Sûrelerin Tefsiri, Mehmet Okuyan, 1. Cilt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder