29 Ağustos 2013 Perşembe

Ey İman Edenler Diye Başlayan Ayetler




 Ey iman edenler!  Hitabı ile başlayan ayetlerin sayısı 89 dur. Bu ayetlerin hepsi 20 Medenî sûrede geçmektedir. Bir ayet hariç bu hitap bütün ayetlerin başında bulunmaktadır. Ayetlerin surelere dağılışı aşağıdaki gibidir:


Bakara 2/104: Ey iman edenler! (Peygamber’e) “Râ’inâ” (bizi gözet/güt) demeyin; (bize bak anlamında) “Unzurnâ” deyin ve onu dinleyin. Küfre sapanlar için çok acıklı bir azap vardır.

Bakara 2/153: Ey iman edenler! Sabır ve namaz/dua ile (Allah’tan) yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.

Bakara 2/172: Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz/helal olanlarından yiyin; eğer sadece O’na kulluk ediyorsanız, Allah’a şükredin. (O’na karşı diliniz, bedeniniz ve malınızla, kulluk borcunuz olan şükrü yerine getirin.)

Bakara 2/178: Ey iman edenler! (Tarafınızdan kasten) öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı. Öldüren) hüre hür, köleye köle, kadına kadın (hâkimin hükmü ile kısas olunur. Erkek, kadını öldürmüşse yine aynıdır). Fakat (öldürülenin) kardeşi (velîsi veya mirasçılarından biri) tarafından o (kâtil) şahıs lehine bir şey affedilir (bağışlanır)sa (kısas düşer), o zaman örfe uymak (yani dîne ve akla uygun diyet borcunu) ona (öldürülenin velîsine) güzellikle ödemek gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve merhamettir. Kim bundan sonra (kısas ister veya diyet aldıktan sonra yine de kâtile veya akrabasına) saldırıda bulunursa, onun için pek acıklı bir azap vardır.

Bakara 2/183: Ey iman edenler! Sizden önceki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç tutmak yazıldı (farz kılındı). Olur ki bu sayede takvâya erersiniz.

Bakara 2/208: Ey iman edenler! Hepiniz (çekişmeyi bırakıp Kur’an’ın prensiplerinde toplanarak İslâm ile, toplumsal ve evrensel) barışa/güvenliğe (tam anlamıyla İslâm’a) girin, şeytanın (ve benzerlerinin) izinden gitmeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.

Bakara 2/254: Ey iman edenler! İçinde hiçbir alışverişin, dostluğun ve iltimasın bulunmadığı bir gün (kıyamet/hesap günü) gelmeden evvel, size verdiğimiz rızıktan (Allah’ın rızasını kazanmak için) harcayın. Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir.

Bakara 2/264: Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde, insanlara gösteriş için malını sarfeden adam gibi, siz de sadakalarınızı başa kakarak ve (verdiğiniz kimseyi) inciterek boşa çıkarmayın. İşte bu şekilde mal sarfeden kimsenin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan şu kayaya benzer ki ona şiddetli bir sağanak (yağmur) isabet edince onu sert (çıplak) bir kaya halinde bırakır. (Bunun gibi gösteriş yapan ve verdiğini başa kakanlar da) kazandıklarından bir şey elde edemezler. Zira Allah kâfirler/nankörler topluluğunu doğru yola eriştirmez.

Bakara 2/267: Ey iman edenler! (Helal olarak) kazandıklarınızın ve sizin için yerden (bitirip) çıkardığımız ürünlerin iyi (ve temiz)lerinden ‘Allah için sarfedin’ (zekât ve sadaka verin), kendinizin, gönül rızası ile değil, ancak gözünüzü kapatıp alabileceğiniz kötü şeyleri vermeye
kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur) ve övülmeye lâyık olandır.

Bakara 2/278: Ey iman edenler! “Allah’ın emrine uygun yaşayın/aykırı davranmaktan sakının.” (Eğer gerçek) mü’minlerseniz, artık kalan faizi de bırakın (almayın).


Bakara 2/282: Ey iman edenler! Muayyen bir vadeye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman, onu yaz(ıp senet yap)ın. Aranızdan, doğruluğu ile tanınmış bir kâtip de (onu) yazsın. Kâtib(-i âdil), Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, dosdoğru yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da onu ikrar edip yazdırsın. Rabbi olan Allah’tan korksun, borcundan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), akılca noksan, aciz veya ikrar edip yazdıramayacak durumda ise, velîsi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit tutun; eğer iki erkek olmazsa, razı ol(up güven)eceğiniz şahitlerden bir erkek ve biri yanılırsa diğerine hatırlatması için iki kadın gerekir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. (Borç) büyük olsun, küçük olsun, (her birini) vadesiyle birlikte yazmaktan üşenmeyin. Bu, Allah katında daha adaletli, şahitlik için en sağlam ve şüpheye düşmemenize de daha yakın olan davranıştır. Ancak aranızda (elden ele) devrettiğiniz ve peşin olarak yaptığınız ticaret (işlerin)de, onu (senedi) yazmamanızda sizin için bir vebal yoktur. alışveriş ettiğiniz vakit de şahit tutun. Kâtip de, şahit de asla mağdur edilmesin. (Veya bu ikisi kimseye zarar vermesin.) Eğer (bir zarar) verirseniz, şüphesiz bu, sizin için yoldan çıkmadır/günahkârlıktır. Allah’ın emrine uygun yaşayın/aykırı davranmaktan sakının; azabından sakının. Allah size (her şeyi) öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Âl-i İmrân 3/100: Ey iman edenler! Eğer Kitab verilen (hıristiyan ve yahudi)lerden herhangi bir gruba uyarsanız (onların İslâm’a aykırı hallerini ve yaşayış şekillerini, plan ve programlarını benimseyip kendinizi onlara benzeme ve beğendirme tavrına ve yarışına girerseniz, iyi bilin ki onlar), sizi (ve neslinizi) imanınızdan (ve mânevî değerlerinizden koparıp, birbirinize hasım yapar) sonra küfre/kâfirliğe döndürürler.

Âl-i İmrân 3/102: Ey iman edenler! (Gücünüz nisbetinde) Allah’ın emrine uygun yaşayın/aykırılıktan sakının ve ancak müslümanlar olarak can verin.

Âl-i İmrân 3/118: Ey iman edenler! Sizden olmayanı sırdaş (ve dost) edinmeyin. (Çünkü) onlar, sizi(n dininizi ve düzeninizi) bozmaktan geri durmazlar; daima size sıkıntı verecek şeyleri arzu ederler. Hakikaten, onların aşırı kin (ve düşmanlık)ları ağızlarından (taşıp) ortaya çıkmıştır. Gönülde gizledikleri (kin) ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetlerimizi böylece açıkladık.

Âl-i İmrân 3/130: Ey iman edenler! Ribâyı (faizi), hele de kat kat artırılmış olarak (hiç) yemeyin. Allah’ın azabından korkun/emirlerine uygun yaşayın ki kurtuluşa eresiniz.

Âl-i İmrân 3/149: Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara itaat eder (ve İslâm’a uymayan yaşayış şekillerini benimser)seniz, sizi ökçeleriniz üzerinde gerisin geri (küfre) çevirirler de (dünya ve âhirette) ziyana uğrayanların durumuna düşersiniz.


Âl-i İmrân 3/156: Ey iman edenler! (Siz,) sefere çıktıkları veya savaşa gittikleri zaman (ölen) kardeşleri için: “Eğer yanımızda olsalar ölmezler ve öldürülmezlerdi.” diyen o kâfirler gibi olmayın. Allah, bu (sözleri)ni onların kalplerinde (derin) bir hasret (yarası) kılmıştır. Yaşatan ve öldüren Allah’tır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Âl-i İmrân 3/200: Ey iman edenler! (Nefsinizin arzularına, çeşitli zorluklara, her türlü düşmanlarınıza karşı) dayanın, sabır ve sebat yarışına girin, murâbıt olun (nöbet halinde imiş gibi bekleyin, cihada hazırlıklı olun) ve Allah’tan korkun (emirlerine uygun yaşayın) ki kurtuluşa eresiniz.

Nisâ 4/19: Ey iman edenler! (Kocası ölen akraba) kadınları(nı eşya gibi) zorla (alıp onlara) mirasçı olmanız size helal değildir. (Kadınlarınız) açıkça fuhuş/aşırı edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğiniz (mehr)in bir kısmını ele geçirmek için onları sıkıştırmayın (bu helal değildir). Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (sabredin ve bilin ki) Allah’ın onda çok hayır takdir ettiği bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz.

Nisâ 4/29: Ey iman edenler! Mallarınızı, karşılıklı rıza ile (hilesiz, aldatmasız, dürüst) bir ticaret olmaksızın aranızda batıl (rüşvet ve benzeri haram) yollarla yemeyin ve kendinizi (yahut birbirinizi) de (telef edip) öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok merhametlidir.


Nisâ 4/43: Ey iman edenler! Siz sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken de yolculuk(ta teyemmüm) hariç gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın (ve mescidlere girmeyin). Eğer hasta veya yolcu iseniz veya sizden biri abdest bozmaktan gelmişse veya kadınlarla (cinsel) temasta bulunup da su bulamamışsanız, o vakit temiz bir toprağa (niyetle) yönelin de yüzlerinize ve ellerinize (dirseklerinize kadar) sürün (teyemmüm edin). Şüphesiz ki Allah çok affedendir ve çok bağışlayandır.

Nisâ 4/59: Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de… Herhangi bir şey hakkında çekişir (anlaşamaz)sanız, eğer gerçekten Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu, Allah’a ve Resûlü’ne arz edin (Kur’an ve Sünnet’le halledin). Bu, (sizin için) daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.

Nisâ 4/71: Ey iman edenler! (Düşmanlarınıza karşı) korunma (ve savunma) tedbirlerinizi alın. Sonra (düşman üzerine) duruma göre ya bölük bölük veya hep birden seferber olun.

Nisâ 4/94: Ey iman edenler! Allah yolunda (sefere) çıktığınız zaman (mü’mini kâfirden ayırt etmek için) her şeyi iyice araştırın. Size selam veren (müslüman olduğunu söyleyen) kimseye, dünya hayatının geçici menfaatini arayarak hemen: “Sen mü’min değilsin.” demeyin. Çünkü Allah katındaki ganimetler pek çoktur. (Unutmayın ki) önceden siz de böyle idiniz de Allah size (imanı) lütfetti. O halde iyice araştırın (sen mü’min değilsin diye peşin hüküm vermeyin). Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdar olandır.

Nisâ 4/135: Ey iman edenler! Kendinizin, ana babanızın veya akrabalarınızın aleyhine olsa bile, adaleti titizlikle ayakta tutan ve sırf Allah için şahitlik eden kimseler olun; (haklarında şahitlik ettikleriniz) ister zengin, ister fakir olsunlar. Çünkü Allah, her ikisine de (sizden) daha yakındır. Haktan ayrılarak heva ve hevesinize uymayın. Eğer (şahitlikte), dilinizi eğip büker (yalancı şahitlik eder)seniz veya (şahitlikten) kaçınırsanız, (bilin ki bu, kul hakkını ihlaldir, zulümdür.) Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Nisâ 4/136: Ey iman edenler! Allah’a, Resûlü’ne, indirdiği Kitab (Kur’an)’a ve daha önce indirdiği kitap(ların asılların)a (gereği gibi sebatla) iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, resûllerini ve âhiret gününü (birini bile) inkâr ederse muhakkak ki o, derin bir sapıklığa düşmüş (imandan çıkmış) olur.

Nisâ 4/144: Ey (hakiki) iman sahipleri! Mü’minleri bırakıp da küfre sapanları/inkârcıları/İslâm karşıtlarını velî (sırdaş ve başlarınıza idareci) edinmeyin. (Bunu yaparak) Allah yanında aleyhinize olacak (onlardan olduğunuzu gösterecek) açık bir delil mi vermek istiyorsunuz?

Mâide 5/1: Ey iman edenler! (Allah’a iman akdinizin gereğini ve insanlarla yaptığınız) sözleşmeleri yerine getirin. İhramda iken avlanmak helal değildir. Ancak (aşağıda haram olduğu) bildirilenler dışındaki ehlî (kurbanlık) hayvanlar (deve, sığır, koyun vb.), size helal kılındı. Allah dilediğini hükmeder.

Mâide 5/2: Ey iman edenler! Allah’ın şiarlarına (dinin esaslarına, alametlerine, hac için koyduğu emir ve yasaklarına, yapılması gereken şeylere ve) haram aya, gönderilen kurbana, gerdanlara/gerdanlık takılanlara ve Rablerinden bol nimet (ticaret) ve rıza isteyerek Beyt-i Haram’a yönelip gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin! İhramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanabilirsiniz. (Hudeybiye’de) Mescid-i Haram’dan sizi men ettikleri için bir kavme karşı duyduğunuz kin, sizi haddi aşmaya sevketmesin. İyilik ve takvâ (Allah’ın emirlerine uygun yaşama/karşı gelmekten sakınma)da yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun! Şüphesiz Allah’ın, (emirlerini çiğneyenlere karşı) cezası çok şiddetlidir.

Mâide5/ 6: Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman (abdestli olun bunun için) yüzlerinizi, dirseklere kadar (dirsekler dahil) ellerinizi yıkayın, (ellerinizi yeniden ıslatıp) başlarınızı meshedin ve her iki aşık kemiğiyle beraber ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin (boy abdesti alın). Eğer hasta yahut yolculukta iseniz veya sizden biri abdest bozmaktan gelmişse veya kadınlarla temasta (cinsî münasebette) bulunmuşsa, bu halde su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa (niyetle) yönelin, yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size bir güçlük çıkartmayı istemez, fakat şükredesiniz diye sizi (maddî ve mânevî/bedensel ve ruhsal yönden) tertemiz yapmayı ve üzerinize (din ve dünyanıza ait) nimetini tamamlamayı ister.

Mâide 5/ 8: Ey iman edenler! Allah için adaleti (hakkı) ayakta tutan (hâkimler), adalet timsâli şahitler olun. Bir kavme duyduğunuz kin sizi adaletten sapmaya sevketmesin. Âdil davranın, takvâya daha yakın olan da budur. Allah’a karşı takvâlı olun (emirlerine uygun yaşayın). Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Mâide 5/11: Ey iman edenler! Allah’ın size bahşettiği (şu) nimeti hatırlayın: Hani (yahudi ve müşrik) bir topluluk size ellerini uzatmaya (sizi öldürmeye, Peygamber’e suikast yapmaya) kalkışmıştı da (Allah,) onların ellerini sizden çekmişti (sizi korumuştu). Siz, Allah’a (sığınıp) korunun/emrine uygun yaşayın. Mü’minler ancak Allah’a dayanıp güvensinler.

Mâide 5/35: Ey iman edenler! Allah’ın emrine uygun yaşayın ve O’na (araya aracılar koyarak değil, ibadet, Allah’ı çok anmak ve sâlih amellerle yaklaştırıcı ve rızasını kazandırıcı) ‘sebep ve yol’(lar) arayın. O’nun yolunda (malınızla, canınızla insanları kula kulluktan kurtarmak ve İslâm’ın hayatınıza hâkim olması için) cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.

Mâide 5/51: Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları velî (sırdaş, dost ve idareci) edinmeyin. Onlar (ancak) birbirlerinin yâr ve yardakçısı (İslâm’ın da düşmanı)dırlar. Kim onları (ve aynı zihniyette olanları) velî edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah (böylece kendilerine ve müslümanlara) zulmeden toplumu doğru yola eriştirmez.

Mâide 5/54: Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, o zaman Allah, (sizin yerinize) kendisinin onları, onların da kendisini sevdiği, mü’minlere karşı gayet alçak gönüllü/yumuşak, kâfirlere karşı da oldukça onurlu ve sert bir toplum getirir ki onlar (her türlü gücüyle) Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu Allah’ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, (her şeyi) bilendir.

Mâide 5/57: Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi eğlence ve oyun (konusu) edinenleri ve inkârcıları ‘dost ve idareciler’ edinmeyin. Eğer gerçekten inanmışsanız Allah’ın emirlerine uygun yaşayın, karşı gelmekten sakının.

Mâide 5/87: Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı temiz (yiyecek ve giyecek) şeyleri (kendinize) haram edip yasaklamayın ve sınırı da aşmayın. Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez.

Mâide 5/90: Ey iman edenler! Şarap/içki, kumar, (tâzim edilen) dikili taşlar, şans (fal) okları (ve zarları), şeytan (ve kötü insan)a ait murdar (pis) işlerdir; artık bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.

Mâide 5/94: Ey iman edenler! Allah, kimsenin görmediği anda bile kendisinden kork(up günahlardan sakın)anları ayırt etmek için, (hac esnasında) ellerinizin ve mızraklarınızın yetişeceği bir av ile elbette sizi imtihan edecektir. Kim bundan sonra aşırı gider (emirlerin dışına çıkar)sa, onun için acıklı bir azap vardır.

Mâide 5/95: Ey iman edenler! Siz ihramda iken av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse, öldürdüğünün dengi bir cezası vardır ki ona içinizden iki âdil kişi hükmedecektir. (Bu da) ya Kâbe’ye varacak (orada boğazlanacak) bir kurban veya (o nisbette) yoksulları doyurma şeklinde kefâret, yahut bunun dengi oruç tutmaktır; tâ ki (yaptığı) işinin vebalini tatsın. Allah geçmiştekileri affetmiştir. (Fakat) kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikamını alır. Allah mutlak galiptir, (işlediği günahın karşılığını vermede) intikam sahibidir.

Mâide 5/101: Ey iman edenler! Açıklanınca hoşlanmayacağınız şeyleri (fazla) sormayın. Eğer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size (gizledikleriniz veya yapmaya güç yetiremedikleriniz) açıklanır (da üzülürsünüz). Demek ki Allah, onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayıcıdır, cezada da aceleci değildir.

Mâide 5/105: Ey iman edenler! (İyiliği emredip kötülüğü önlemede) kendiniz için üzerinize düşene bakın. Siz (bu görevi de îfâ ederek Allah’ın gösterdiği) doğru yolda olduğunuz zaman, artık sapanlar(ın günahı) size zarar vermez. Hepinizin dönüşü ancak Allah’adır. O size yaptıklarınızı haber verecektir.

Mâide 5/106: Ey iman edenler! Birinize ölüm (hali) geldiğinde (de edeceği) vasiyet sırasında, içinizden adalet sahibi iki şahit (gerekir) yahut eğer yolculukta birinize ölüm belirtisi gelmişse, (siz müslümanlardan da kimseler yoksa) sizden olmayan (yabancı) diğer iki kişi(yi şahit yapın. Bu ikisin)den şüphelenirseniz, onları namazdan sonra alıkoyar(ak yemin ettirir)siniz. (Onlar da:) “Akraba bile olsa onu (bu yemini) hiçbir değere (ve menfaate) satıp değiştirmeyeceğiz, Allah’ın (emrettiği) şahitliğini de gizlemeyeceğiz. Çünkü biz, bu takdirde elbette günahkârlardan oluruz.” diye Allah’a yemin ederler.

Enfâl 8/15: Ey iman edenler! (Savaşta) kâfirlerle, (onlar) toplu halde iken karşılaştığınız zaman, onlara arka(larınızı) dön(üp kaç)mayın!

Enfâl 8/20: Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. (Kur’an’ı) işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin.

Enfâl 8/24-25: Ey iman edenler! (Peygamber,) sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah’a ve Resûlü’ne uyun. Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer (sözünüzle niyetinizin aynı olup olmadığını bilir) ve siz, elbette yalnız O’nun huzurunda toplanacaksınız. [krş. 2/186] (Ey inananlar!) Bir de öyle bir fitneden (günahlardan) sakının (ve sakındırın) ki o(nun cezası) sadece zulmedenlere isabet etmekle kalmaz (bütün toplumu perişan eder). Biliniz ki Allah elbette cezası çok şiddetli olandır.

Enfâl 8/27: Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin, (emirlerinin aksini yapmayın; yoksa) siz, bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz.

Enfâl 8/29: Ey iman edenler! Eğer Allah’a saygı duyup emrine uygun yaşarsanız, size, iyiyi kötüden ayırt eden bir anlayış/bir nur verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.

Enfâl 8/45-46: Ey iman edenler! (Sizinle savaşacak) bir toplumla karşılaştığınız zaman sebat edin (yılmayın), Allah’ı çok zikredin ki umduğunuza kavuşur/kurtuluşa erersiniz. (Ey iman edenler!) Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, yoksa korkaklaşırsınız da rüzgarınız (hızınız, cesaretiniz) kesilir (kuvvet ve devletiniz elden gider). Bunun için sabırlı (ve müsamahalı) olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

Tevbe 9/23: Ey iman edenler! Eğer imana karşı küfrü/İslâm’a karşı olmayı sevip tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) dost edinmeyin. Sizden kim onları ‘dost edinir ve onların velayetleri (idareleri) altına girerse’, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.

Tevbe 9/28: Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir (murdardır). Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer (onların Kâbe’ye gelmemesiyle) yoksul olmaktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse, kendi bol nimetinden sizi zengin edecektir. Şüphesiz ki Allah (en) iyi bilendir, gerçek hüküm ve hikmet sahibidir.

Tevbe 9/34: Ey iman edenler! Muhakkak ki (yahudi) hahamlarından ve (hıristiyan) rahiplerinden birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve (onları) Allah yolundan uzaklaştırırlar. (Bir de) altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarf etmeyenler var ya, işte onları acıklı bir azap ile müjdele!

Tevbe 9/38: Ey iman edenler! Size ne oldu da: “Allah yolunda hep birden seferber olun (savaşa çıkın).” denildiği zaman yere çakılıp kaldınız? Âhiretten (vazgeçip, yalnız) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama dünya hayatının faydası (ve refahı) âhiretin yanında pek azdır.

Tevbe 9/119: Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine uygun yaşayın/aykırı davranmaktan sakının ve doğru (sâdık) olanlarla beraber olun.

Tevbe 9/123: Ey iman edenler! (Size düşmanlık eden) kâfirlerin önce, size (yer ve soy itibariyle) yakın olanlarıyla savaşın. Onlar, sizde büyük bir sertlik (ve şiddet) bulsunlar. İyi bilin ki Allah takvâlı olan (emrine uygun yaşayan)larla beraberdir.

Hac 22/77: Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin (emirlerine uygun yaşayın) ve hayır işleyin ki umduğunuza erişesiniz.

Nûr 24/21: Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın! Kim şeytanın adımları ardınca giderse, şüphesiz ki o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer sizin üzerinize Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, asla hiçbiriniz temize çıkamazdı Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah (her şeyi) işitendir, bilendir.

Nûr 24/27: Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere (ve odalara girerken) izin almadan ve sahiplerine (seslenip) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Herhalde bunu düşünüp anlarsınız.

Nûr 24/58: Ey iman edenler! (Köle ve hizmetçi olarak) ellerinizin sahip olduğu kimseler ve sizden olup da henüz bulûğa ermemiş (küçük)ler, şu üç vakitte (odanıza girmek isterlerse) sizden izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin (istirahat için) elbiselerinizi çıkardığınız zaman ve yatsı namazından sonra. (Çünkü bunlar) sizin üstünüzün açılabileceği üç (mahremiyet) vaktidir. Bunlardan başka (zamanlarda girmelerinde) size de, onlara da bir günah yoktur. (Onlar, hizmet için) yanınızda dolaşabilir, birbirinizin yanında olabilirsiniz. Allah size âyetleri bu şekilde açıklar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Ahzâb 33/9: Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani (Hendek gazvesinde) üzerinize ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgar ve görmediğiniz (meleklerden) ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Ahzâb 33/41-42: Ey iman edenler! Allah’ı çok anın (zikredin). O’nu, sabah akşam tesbih edin.

Ahzâb 33/49: Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp da sonra kendileri ile (cinsî) temastan önce onları (bir talak ile de) boşadığınız zaman, sizin için üzerlerinde sayıp bekleyeceğiniz bir iddet hakkı yoktur (hemen başkasıyla evlenebilirler). Bu takdirde onlara nikâh haklarını verin ve kendilerini güzel bir şekilde salıverin.

Ahzâb 33/53: Ey iman edenler! Artık Peygamber’in evlerine, siz bir yemeğe çağrılmaksızın, vaktine (de) bakmaksızın, (vakitli vakitsiz) girmeyin. Ancak davet edildiğiniz zaman girin; yemeği yiyince de hemen dağılın, söze dalıp eğleşmeyin. Çünkü bu, Peygamber’e eziyet veriyor, o da siz(e söylemek)ten çekiniyor. Fakat Allah, hak(kı açıklamak)tan çekinmez. Bir de onlardan (yani Peygamber’in hanımlarından) gerekli bir şey istediğiniz (veya sorduğunuz) zaman, perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temizdir. Sizin, Allah’ın Resûlü’ne eziyet vermeniz, kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla mümkün değildir. Bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.

Ahzâb 33/56: Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salât eder (onu kutsar/övgü ve iltifatla anar)lar! Ey iman edenler! Siz de ona salât ü selam edin (kutsayın, onun şanını yüceltmeye ve ona tam bir teslimiyete özen gösterin).

Ahzâb 33/69: Ey iman edenler! (Resûl’e karşı tıpkı) Musa’yı (iftira ile) incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dediklerinden temize çıkardı. O, Allah yanında yüzü (itibarı) olan idi.

Ahzâb 33/70-71: Ey iman edenler! ‘Allah’a saygılı olun/emirlerine uyun’ ve doğru söz söyleyin ki (Allah) işlerinizi düzeltsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederse, muhakkak ki en büyük bir başarıya/kurtuluşa ermiş olur.

Muhammed 47/7: Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (O’nun dininin yayılmasına ve hayata geçmesine) yardım ederseniz, (O da) size yardım eder ve ayaklarınızı sabit/sağlam tutar (güç ve sebat verir).

Muhammed 47/33: Ey iman edenler! (Bütün işlerinizde) Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.

Hucurât 49/1: Ey iman edenler! (İşlerinizde, söz ve hükümlerinizde) Allah’ın ve Resûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’a saygılı olun, emirlerine uygun yaşayın. Çünkü Allah, (her şeyi) hakkıyla işitendir, bilendir.

Hucurât 49/2: Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstünde yükseltmeyin, konuşurken birbirinize bağırdığınız gibi (çağırmak için) ona bağırmayın; (yoksa) siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.

Hucurât 49/6: Ey iman edenler! Şayet bir fâsık (yalancı/günahkâr) size bir haber getirirse, doğruluğunu araştırın. (Yoksa) bilmeyerek bir kavme kötülük eder de, yaptığınıza kesinlikle pişman olursunuz.

Hucurât 49/11: Ey iman edenler! Bir topluluk, bir toplulukla alay etmesin. Ola ki (alay edilen adamlar, Allah yanında) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınları alaya almasın. Ola ki onlar, kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İman ettikten sonra (kişinin) fâsıklık (damgası yemesi veya din ve ahlâk sınırını aşması) ne kötü isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

Hucurât 49/12: Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli kusurunu (casus gibi) araştırmayın ve biriniz, diğerini çekiştirmesin. Herhangi biriniz (normal insan olarak) ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz (değil mi?) O halde ‘Allah’a saygı duyup emrine uygun yaşayın’ aykırı davranmaktan sakının. Şüphesiz Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir.

Hadîd 57/28: Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine uygun yaşayın/aykırı davranmaktan sakının! O’nun (son) Resûlü’ne de inanın ki, rahmetinden size iki pay versin; size hem (imanınızdan dolayı) ışığı ile yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin hem de sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

Mücâdele 58/9: Ey iman edenler! (Aranızda) gizli konuştuğunuz zaman, günahı, düşmanlığı ve Peygamber’e karşı gelmeyi fısıldaşmayın. İyiliği/iyi olanı, takvâyı fısıldaşın ve huzurunda toplanacağınız Allah’a saygılı olup emrine uyun.

Mücâdele 58/11: Ey iman edenler! Toplantılarda size: “(Gelenlere) yer açın.” denildiği zaman, hemen yer açın (genişletin) ki Allah da size genişlik ver(ip darlığınızı gider)sin. “Kalkın (yer verin).” denildiğinde kalkın ki Allah sizden iman edenlerle, kendilerine ilim verilmiş olanları derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Mücâdele 58/12: Ey iman edenler! Siz Peygamber’e fısıltı ile (özel bir şey) arz edeceğiniz zaman, bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temiz (bir yöntem)dir. Eğer (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, şüphe yok ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

Haşr 59/18-19: Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine uygun yaşayın ve herkes yarın için önden ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah’ın emirlerine aykırı davranmaktan sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Allah’ı unuttuklarından dolayı, (Allah’ın da) kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkan kimselerdir.

Mümtehine 60/1: Ey iman edenler! Benim düşmanlarımı ve sizin düşmanlarınızı dost edinmeyin. Siz onlara sevgi(niz yüzünden haber) ulaştırıyorsunuz. Halbuki onlar, size hak olarak gelen (Kur’an’)ı inkâr etmişler; Resûlü de, sizi de, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı (yurdunuzdan) çıkarmışlardır. Eğer siz benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çık(ıp hicret et)mişseniz, (nasıl oluyor da) onlara sevgi gösterip sır veriyorsunuz? (Ey kullarım!) Oysa ben, gizlediğinizi de açıkladığınızı da çok iyi bilenim. İçinizden kim bunu yapar (onları dost tutar)sa, kesinlikle düz yoldan sapmış olur.

Mümtehine 60/10: Ey iman edenler! Mü’min kadınlar göç ederek (mü’miniz diye) size geldikleri vakit onları imtihan edin. Allah onların imanını (sizden) daha iyi bilir ya! Eğer siz de o kadınların mü’min olduklarını bilirseniz, onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar, onlara helal olmazlar. Onlar da bunlara helal olmazlar. (Kâfir kocalarının kendilerine) sarf ettikleri (mehirleri)ni onlara geri verin. (Siz de) mehirlerini verdiğiniz zaman, onları nikâhlamanızda üzerinize bir günah yoktur. Kâfir (müşrik kalan veya kâfirlere kaçıp giden) kadınların ismetlerini (nikâh bağlarını elinizde) tutmayın. Onlara sarf ettiğiniz (mehr)i (gittikleri kâfir kocalarından) isteyin. Onlar da (size hicret eden mü’min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. Aranızda (her şeye) O hüküm verir. Allah hakkıyla bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.

Mümtehine 60/13: Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir güruhu dost edinmeyin. (Çünkü) inkârcıların kabir ehlin(in dirilmesin)den ümitlerini kestikleri gibi, onlar da âhiretten (öyle) ümit kesmişlerdir.

Saff 61/2-4: Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah yanında ne kadar çirkindir! Allah, kendi yolunda (birbirine) kurşunla kenetlenip kaynaşmış bir yapı gibi saf halinde (kendi yolunda) savaşanları sever.

Saff 61/10-13: Ey iman edenler! Sizi acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticaret (şeklini) size göstereyim mi? Allah’a ve Resûlü’ne iman edersiniz, Allah yolunda (kula kulluktan kurtulup hayata İslâm’ın hâkim olması için) mallarınız ve canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. [bk. 4/76; 49/15] (Böyle yaparsanız, Allah) sizin günahlarınızı bağışlar, sizi alt tarafından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki çok güzel meskenlere (köşklere) koyar. İşte bu, en büyük kurtuluş ve saadettir. Hoşunuza gidecek bir diğer husus da Allah’tan bir yardım ve yakın bir zaferdir. (Resûlüm! Bunları) mü’ minlere müjdele!

Saff 61/14: Ey iman edenler! Allah’ın (dininin/Kur’an’ın hayata hâkim olmasının) yardımcıları olun. Meryemoğlu İsa’nın havârilere: “Allah (dâvâsın)da benim yardımcılarım kim (olacak)?” deyip de havârilerin de: “Allah (dâvâsın)ın yardımcıları biziz.” dedikleri gibi (ey mü’ minler! Siz de öyle deyin). Sonuçta İsrâiloğulları’ndan bir zümre (böyle) iman etti, bir zümre de inkâr etti. Biz de iman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik de galip geldiler.

Cuma 62/9-10: Ey iman edenler! Cuma günü (ezanla) namaz için çağrıldığınız zaman, derhal Allah’ın zikrine gidin. Alış verişi (işi gücü) bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (Elbette bunun aksi hayırlı değildir.) O namaz kılınınca da yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah’ı çok zikredin ki (dünya ve âhirette) umduğunuza kavuşasınız (kurtuluşa eresiniz).

Münâfikûn 63/9: Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah’ın zikrinden (ibadet ve itaatinden) oyalayıp alıkoymasın. Kim bunu yaparsa (onlar yüzünden Allah’ın zikrinden/kulluk görevlerinden gaflet ederse) işte onlar, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Teğâbun 64/14-17 : Ey iman edenler! Şüphesiz eşlerinizden ve evlatlarınızdan (sizi Allah yolundan alıkoymakla) size düşman(lık etmiş olanlar) da vardır. Onlardan sakının (kendinizi tamamen kaptırmayın sâlih amelinize devam edin). Eğer (onları) affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, şüphesiz Allah da çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Doğrusu mallarınız ve evlatlarınız (sizin için) bir fitne (bir imtihan konusu)dur. Allah’ın katında ise büyük mükâfat vardır. O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkup emirlerine uygun yaşayın (emir ve yasaklarını) dinleyin, itaat edin ve kendi iyiliğinize olarak (Allah yolunda mallarınızı) harcayın. Kim de nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar, kurtuluş ve saadete erenlerin ta kendileridir. [bk. 3/14, 102; 8/28; 18/46; 63/9] Eğer Allah’a güzel (gönül hoşluğu ile) bir borç verir (mallarınızı emrettiği yere harcar)sanız, (Allah) onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah az (hayr)a çok karşılık verendir, Halîm’dir (cezada acele etmeyendir.)

Tahrîm 66/6: Ey iman edenler! (Ailede beraberce İslâm’a uygun yaşayın da böylece) kendinizi ve çoluk çocuğunuzu, yakıtı insanlar ve (yanıcı) taşlar olan ateşten koruyun. Onun üzerinde (görevli) iri yapılı, haşin tabiatlı, Allah’ın kendilerine emrettiği şeylere baş kaldırmayan ve emredildikleri şeyleri yapan (on dokuz zebânî) melekler vardır.

Tahrîm 66/8: . Ey iman edenler! Tam ve kesin (örnek olacak) bir tevbe ile Allah’a yönelin. (Böyle yaparsanız) umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberi(’ni) ve onunla beraber olan mü’minleri utandırmayacaktır. Onların nuru (o gün Sırât’ta) önlerinde ve sağlarında koşacak (aydınlatacak)tır. (Mü’minlerin nurları birbirlerinden farklı olduklarından) diyecekler ki: “Ey Rabbimiz! Bizim nurumuzu tamamla (cennete kadar devam ettir, söndürme) ve bizi bağışla, doğrusu sen her şeye kâdirsin.”





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder