İtab kelime anlamı olarak:
Tekdir etmek (uyarmak), şiddetle hitap etmek, azarlamak, terslemek, paylamak
anlamlarındadır. İtab ayetlerinin bir kısmında kınama yumuşak bir kısmında ise
serttir. Ehl-i Sünnet âlimleri, peygamberlerden sadır olan bu tür davranışları
zelle olarak isimlendirirler.
Bilindiği üzere Rahman,
elçilerini hata yaptıklarında hemen ikaz etmiştir. Elçiler de bu uyarıları
dikkate almış, anında hatalarından dönmüşler, Yaradan’dan aff ve mağfiret
dileyip hallerini düzeltmişlerdir.
BAKARA 2/35. "Ey Adem! Eşin ve sen cennette
kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca
yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz" dedik.
BAKARA 2/36. Şeytan oradan ikisinin de ayağını
kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara "Birbirinize düşman
olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz" dedik.
BAKARA 2/120. Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi
ve Hıristiyanlar senden asla hoşnud olmayacaklardır. De ki: "Doğru yol,
ancak Allah’ın yoludur". Sana gelen ilimden sonra onların heveslerine
uyarsan, and olsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.
BAKARA 2/145. Sen, Kitap verilenlere her türlü
delili getirsen, yine de kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak
değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. And olsun ki, eğer sana
gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, şüphesiz o zaman
zulmedenlerden olursun.
BAKARA 2/147. Gerçek olan, Rabbinden gelendir. O
halde kuşkulananlardan olma!
ALİ İMRAN 3/60. Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle
ise şüphecilerden olma.
NİSA 4/105. Doğrusu, insanlar arasında Allah’ın
sana gösterdiği gibi hükmedesin diye Kitap’ı sana hak olarak indirdik; hakkı
gözet, hainlerden taraf olma.
MAİDE 5/49. O halde, Allah’ın indirdiği Kitap ile
aralarında hükmet, Allah’ın sana indirdiği Kuran’ın bir kısmından seni
vazgeçirmelerinden sakın, heveslerine uyma; eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah
bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu
gerçekten fasıktırlar.
MAİDE 5/67. Ey Peygamber! Rabbinden sana
indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun.
Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kafirlere yol göstermez.
EN’AM 6/35. Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır
geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe
çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi,
elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın
cahillerden olma!
EN’AM 6/52. Sabah akşam, Rabblerinin rızasını
isteyerek O’na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk
yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak
zulmedenlerden olasın.
EN’AM 6/114. "Allah size Kitap’ı açık açık
indirmişken O’ndan başka bir hakem mi isteyeyim?" Kendilerine Kitap
verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler.
Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!
EN’AM 6/150. De ki: "Allah’ın bunu haram
kıldığına şahidlik edecek şahidlerinizi getirin". Şahidlik ederlerse,
onlarla beraber olup sözlerini kabullenme; ayetlerimizi yalanlayanların ve
ahirete inanmayanların heveslerine uyma; onlar Rablerine başkalarını eşit
tutuyorlar.*
ENFAL 8/67. Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere
sermeden esir almak hiçbir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz,
oysa Allah ahireti kazanmanızı ister. Allah Güçlü’dür, Hakim’dir.
ENFAL 8/68. Daha önceden Allah’tan verilmiş bir
hüküm olmasaydı, aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azab erişirdi.
ENFAL 8/69. Elde ettiğiniz ganimetleri temiz ve
helal olarak yiyin; Allah’tan sakının, doğrusu Allah bağışlar ve merhamet
eder.*
TEVBE 9/43. Allah seni affetsin; doğrular sana
belli olup, yalancıları bilmeden önce, niçin onlara izin verdin?
TEVBE 9/44. Allah’a ve ahiret gününe inananlar,
mallariyle, canlariyle savaşmak istediklerinden ötürü geri kalmak için senden
izin istemezler. Allah sakınanları bilir.
TEVBE 9/45. Ancak Allah’a ve ahiret gününe
inanmayan, kalbleri şüpheye düşüp şüphelerinde bocalayan kimseler senden izin
isterler.
TEVBE 9/46. Eğer savaşa çıkmak isteselerdi bir
hazırlık yaparlardı. Ama Allah davranışlarını beğenmedi de onları alıkoydu.
"Acizlerle beraber oturun" denildi.
TEVBE 9/47. Aranızda savaşa çıkmış olsalardı, ancak
sizi bozmağa çalışırlar ve fitneye düşürmek için aranıza sokulurlardı. İçinizde
onlara kulak verenler var. Allah kendilerine yazık edenleri bilir.
TEVBE 9/80. Onların ister bağışlanmasını dile, ister
dileme, birdir. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen Allah onları
bağışlamayacaktır. Bu, Allah’ı ve Peygamberini inkar etmelerinden ötürüdür.
Allah fasık topluluğu doğru yola eriştirmez.*
TEVBE 9/81. Allah’ın Peygamberinin hilafına geri
kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallariyle ve canlariyle
cihat hoşlarına gitmedi. "Sıcakta savaşa çıkmayın" dediler. De ki:
"Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke bilseydiler!
TEVBE 9/84. Onlardan ölen kimsenin namazını sakın
kılma, mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve peygamberini inkar
ettiler, fasık olarak öldüler.
TEVBE 9/107. Zarar vermek, inkar etmek,
müminlerin arasını ayırmak, Allah ve Peygamber’ine karşı savaşanlara daha
önceden gözcülük yapmak üzere bir mescid kurup: "Biz sadece iyilik yapmak
istedik" diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah şahiddir.
HÛD 11/12. Putperestlerin: "Ona bir hazine
indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?" demelerinden
senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek
olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir.
HÛD 11/46. Allah: "Ey Nuh! O senin ailenden
sayılmaz; çünkü kötü bir iş işlemiştir; öyleyse bilmediğin şeyi Benden isteme.
İşte sana öğüt, bilgisizlerden olma" dedi.
RA’D 13/37. Böylece Biz Kuran’ı Arapça bir hüküm
ve hikmet olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine
uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir dost ve seni koruyan çıkmaz.*
RA’D 13/38. And olsun ki, senden önce nice
peygamberler gönderdik; onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan
hiçbir peygamber bir ayet getiremez. Her şeyin vakti ve süresi yazılıdır.
KEHF 18/23-24. Herhangi bir şey için, Allah’ın
dilemesi dışında: "Ben yarın onu yapacağım" deme. Unuttuğun zaman
Rabbini an ve şöyle de: "Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana
eriştirir."
KEHF 18/28. Sabah akşam Rablerinin rızasını
dileyerek O’na yalvaranlarla beraber sen de sabret. Dünya hayatının
güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden ayırma. Bizi anmasını
kendisine unutturduğumuz ve işinde aşırı giderek hevesine uyan kimseye uyma.
ENBİYA 21/87. Zünnun (Balık Sahibi; Yunus)
hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken, kendisini sıkıntıya
sokmayacağımızı sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde: "Senden başka
tanrı yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim" diye
seslenmişti.
KASAS 28/86. Sen, sana bu Kitap’ın verileceğini
ummazdın. O ancak Rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkarcılara yardımcı
olma.
KASAS 28/87. Allah’ın ayetleri sana
indirildiğinde sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine çağır, sakın müşriklerden
olma.
KASAS 28/88. Allah’la beraber başka tanrı tutup
tapma. O’ndan başka tanrı yoktur. O’ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm
O’nundur, O’na döndürüleceksiniz.*
AHZAB 33/1. Ey Peygamber! Allah’tan kork,
kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli
yerince yapmaktadır.
AHZAB 33/37. Allah’ın nimet verdiği ve senin de
nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah’tan sakın" diyor,
Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa
Allah’tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu
seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla
evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah’ın buyruğu
yerine gelecektir.
AHZAB 33/48. İnkarcılara, ikiyüzlülere itaat
etme; eziyetlerine aldırma; Allah’a güven, güvenilecek olarak Allah yeter.
SAFFAT 37/143-144. Eğer Allah’ı tesbih edenlerden
olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
SAD 38/24. Davud: "And olsun ki, senin dişi
koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur.
Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp
yararlı iş işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da ne kadar azdır!" demişti.
Davud, Kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip
secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah’a yönelmişti.
TAHRİM 66/1. Eşlerinin rızasını gözeterek,
Allah’ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine yasak ediyorsun? Allah bağışlayandır,
acıyandır.
TAHRİM 66/2. Allah şüphesiz size, yeminlerinizi
keffaretle geri almanızı meşru kılmıştır. Allah sizin dostunuzdur. O, bilendir,
Hakim’dir.
TAHRİM 66/3. Peygamber, eşlerinden birine gizlice
bir söz söylemişti. O, bunu Peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da
Peygambere durumu bildirmiş, o da bir kısmını yüzüne vurmuş bir kısmını yüzüne
vurmaktan geri durmuştu. Eşine, gizlice söylediği şeyi başkasına nakletmiş
olduğunu bildirince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" demiş, o da:
"Bana, herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan Allah haber verdi"
demişti.
HAKKA 69/44-46. Eğer o (Muhammed), Bize karşı,
ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah
damarını koparırdık.
ABESE 80/1-2. Yanına kör bir kimse geldi diye
(Peygamber) yüzünü asıp çevirdi.
ABESE 80/3. Ne bilirsin, belki de o arınacak;
ABESE 80/4. Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine
fayda verecekti.
ABESE 80/5-6. Ama sen, kendisini öğütten müstağni
gören kimseyi karşına alıp ilgileniyorsun.
ABESE 80/7. Arınmak istememesinden sana ne?
ABESE 80/8-10. Sen, Allah’tan korkup sana koşarak
gelen kimseye aldırmıyorsun.
ABESE 80/11. Dikkat et; bu Kuran bir öğüttür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder