8 Nisan 2019 Pazartesi

Tasavvuf, Tarikat Uydurmaları, Hikayeleri





Mürşidin, Müridinin İmanını Şeytan'a Karşı Koruması

Hazret-i Mevlânâ kaddesallâhu sırrahu’1-azîz Efendimizin hayâtında Mevlevî fukarasından bir zat, bir sefer esnâsında gider iken haramiler gelip bu dervişi soymuşlar, kamilen elbiselerini ve akçesini almışlar. 

O haramilerden birisi de başında olan sikke-i şerifi alıp kendi başına koyup alay yolu ile; “Ne tuhaf külah!” demiş. Bir müddet sonra çıkarıp dervişe vermiş. Bir gün Hazret-i Mevlâna Efendimiz mürîdânına ders okutur iken murakabeye varmışlar. Bir müddet murakabede durup, sonra başını kaldırıp yine ders ile meşgul olmuşlar. Dersten sonra, bazı yakın müridler bu esrardan sual etmişler. 

Buyurmuşlar ki, “Bir tarihte bizim fukaramızdan bir dervişi haramîler soymuş idiler. Onlardan birisi alay olsun diye bizim alâmet-i şerifimizi alıp başına koyup bir müddet başında kalmış ve sikkemiz altına girmiş idi. 

Şimdi o adam rûhunu teslim ediyor idi. Şeytan gelip onun imanını çalmaya çalışıp gayret ediyordu. Onun imanını koruyarak şeytanı uzaklaştırıp ve kovdum ve imanla ruhunu teslim etti. Zira ki, bizim alâmet-i şerifimizi az bir müddet başına koyup durdu, bize lâyık olan budur ki, o zamanda ona imdat edelim” buyurmuşlardır. 

[ A.İbrahim Dede, a.g.e. c. II, s.742]

Bir Berberin Hikayesi

İstanbul’da Koca Mustafa Paşa civarında bir berber var imiş. Bu zat, müslüman ve muvahhit, beş vakit namazındadır. Lâkin öyle dervişliği olmayıp ancak Pîrân-ı İzâm kaddesallâhu esrârahum Hazretlerinin ism-i şerifleri zikr ve söylenince, elinde her ne var ise, derhal yere bırakıp baş kesip “Kaddesallâhu sırrahu’1-azîz” der imiş. Bunun bu hâli insanlar arasında meşhur olmuş. 

Meselâ bir adamı tıraş eder iken, diğer adam tarafından “Ya Hazret-i Mevlânâ!” denir imiş. O berber derhâl elindeki usturayı yere bırakıp baş kesip “Kaddesallâhu sırrahu’1-azîz” der imiş. Tekrar usturayı alıp meşgul olurmuş. Bu sefer de diğer adam tarafından “Ya Hazret-i Abdülkâdir Geylânî!” denir imiş. Yine derhal elinden usturayı bırakıp anlatıldığı şekilde takdis eder imiş. Yine tıraşa meşgul olup bu sefer de diğer adam tarafından “Ya Hazret-i Ahmed er-Rufaî!” denir imiş. Yine berber elinden usturayı bırakıp “Kaddesallâhu sırrahu’1-azîz” der imiş. 

O tıraş olan adam da başı açık öylece bekler imiş ve ara sıra bunlara rica eder imiş ki, “Canım biraderler, etmeyin, bırakın şu adamın yakasını tıraş olayım” der imiş. İşte bu berberin hâli böyle imiş. 

Bir zaman sonra berberin eceli gelip Hakk’a yürümüş. Bu zatı götürüp defnetmişler. O gece ahbablarından bir zat bu berberi rüyasında görmüş. Sual etmiş ki,“Birader nasıl ettin, münker ve nekir meleklerinin sualine cevap verebildin mi?” O berber, bu adama demiş ki, “Vallahi birader, bir acep hâl oldu, münker ve nekir melekleri ile beraber on iki kimse hazır oldular, lâkin bunlar bildiklerim zatlar değildir. Yüzleri şems gibi parlar; hiçbir adam erenlerin yüzlerine nazar edemez, gözleri kamaşır. 

Bunlar birbirleriyle mücadele ederler ki, münker ve nekir meleklerinin sualine cevap ben vereceğim diye. Diğeri der ki, yok ben vereceğim, öbürüsü der ki, yok ben vereceğim. İşte bu mücadele ile hepsi sorulara cevap verdiler. 

Sonra bunlardan sual ettim ki, “Siz kimsiniz?” Onlar buyurdular ki, “Biz on iki tarîkin pirleriyiz. Sen dünyada iken, bizim ismimiz zikr ve anıldıkça, bize tazim edip takdis eder idin, işte ona mukabil biz de bu günde sana imdat ettik” buyurup gittiler” diye berber olan zat o ahbabına söylemiş olduğunu ertesi günü o zat, berberin ahbaplarına böylece söyleyip müjde vermiştir. rahmetullâhi aleyhi.


[Aşçı İbrahim Dede, Aşçı Dede’nin Hatıraları, hzl. Mustafa KOÇ-Eyüb TANRIVERDİ, İstanbul, 2006, c. II, s.741–742]



Bir âlim öldüğü zaman onun için denizdeki balıklar ve havadaki kuşlar bile ağlar.

Bazı âlimler de şöyle demişlerdir: 

“Bir âlim öldüğü zaman onun için denizdeki balıklar ve havadaki kuşlar bile ağlar. Bir âlim, her ne kadar kendisi bu âlemden gayb olsa da yaşıyormuş gibi onun şanı daima anılır.”


İmam Burhanüddin Ez-Zernûcî, Ta’lim ve Müteallim, trc.Y. Vehbi Yavuz, İst, 1993 s.40







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder