10 Ocak 2018 Çarşamba

Kadr Sûresi'nin Tefsiri

Mehmet OKUYAN


1-2. ÂYETLER:

اِنَّآ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ ﴿1﴾ وَمَآ اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ ﴿2﴾
1. Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir Gecesi’nde indirmeye başladık. 2. Kadir Gecesi’nin (mahiyetinin) ne olduğunu sen nereden bileceksin!”
Hz. Peygamber’in risâletle buluşturulduğu gece hakkında bilgi verilen bu sûre, Kur’ân’ın hayata kattığı anlamı ve hayatı aydınlatmasını ifade eden bir içerikte programlanmıştır. Vahyin mesajıyla buluşulan her zaman ve zeminin değerleneceği anlayışıyla yeni bir Kadir anlamı söz konusu edilmektedir. Bu durumda Kadir Gecesi, yakalanmaya çalışılan bir şans olmaktan çıkarılmakta, hayatın içinde ve her anına taşınabilir olarak tanıtılmaktadır.
Kadir Gecesi, milâdî 610 yılında bir kez yaşanmıştı; şimdilerde onun yıldönümleri kutlanmaktadır. Bizim yorumumuza göre, Kur’ân ile buluşulan her an kadir ve kıymet kazanmakta, Kur’ân ile meşgul olunan her zaman ve zemin, melek şahitliğine sahne olmaktadır. Kur’ân’ın evrensel mesajı, sonu fecr olan, yani esenlik vaad eden kutlu bir doğumun ve dirilişin müjdecisidir.
Kadr sûresinin ilk bölümünde Kur’ân’ın indiriliş zamanıyla ilgili bilgi verilmekte, bu arada zamanın değeri hakkında soru sorularak, vahiy desteği olmadan, sadece insan idrakiyle bunun bilinemeyeceğine dikkat çekilmektedir.

a) Kur’ân’ın “İnzâl”i

Yüce Allah, sûrenin ilk âyetinde kudretine, vahyin kaynağına ve indiriliş zamanına değinmektedir.
اِنَّآ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ “Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir Gecesi’nde indirmeye başladık.” Âyetteki اَنْزَلْنَا enzelnâ fiili “indirmek, öğretmek”, لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ leyletü’l-kadr tamlaması ise “Kadir Gecesi” demektir.

ı. Yüce Allah Neden “Biz” Demektedir?

a) Kur’ân’da Yüce Allah, kendisini ifade bağlamında bazen “ben”, bazen “o”, bazen de “biz” zamirlerini kullanmaktadır. Bunun sebebi, O’nun bir insan veya bir cinsiyet sahibi olarak algılanmasını engellemektir. Hiç kimse Yüce Allah’ı hiçbir şeye benzetemez; çünkü O’nun eşi ve benzeri olmadığı gibi,[1] benzeri (!) gibi bir şey de yoktur, olamaz.[2] Yani hiçbir şey Allah’a benzetilemez; dahası benzetildiği (!) var sayılan herhangi bir şey bile, O’nun benzeri (!) gibi olamaz. Bırakın O’na bir şey benzetmeyi, benzetilen şeylerin bile benzeri O’nu ifade edemez; çünkü O yegâne aşkın varlıktır.
b) Bu genel yaklaşımımıza ilave olarak, Yüce Allah’ın kendisi için “Biz” demesinin muhtemel başka bazı gerekçeleri de şöyle sıralanabilir:
Yüce Allah, kendi yüceliğini ve erişilmezliğini insanlara hatırlatmayı amaçlamış olabilir.
Yüce Allah, insanlara “biz” diyerek istişarenin önemini kavratmayı amaçlamış olabilir.
Yüce Allah, bununla insanlara tevazuyu, alçak gönüllüğü ve “ben” değil, “biz” demeyi öğretmeyi kast etmiş olabilir.
Yüce Allah, kâinatı idarede görevlendirdiği meleklere işaret etmiş olabilir.
Yüce Allah, özellikle insanların uyarılması ve bilgilendirilmesi amacıyla “melek elçi görevlendirme sistemi”ne dikkat çekmek için “biz” ifadesini kullanmış olabilir. Elbette her konuda olduğu gibi bu konuda da gerçeği sadece Yüce Allah bilir.
c) Âyetin başındaاِنَّآ innâ ve اَنْزَلْنَا enzelnâ ifadelerinin  “Biz” zamiriyle çoğul olarak getirilmesinin muhtemel bir diğer gerekçesi de şu olabilir: Bilgilendirme çok yüce ve aşkın bir güç tarafından yapılmaktadır, uyarı çok önemlidir, bütün muhatapların buna karşı çok dikkatli davranması hayâtî bir önem arz etmektedir. Bu bilgilendirmenin şakası yoktur; çünkü bilginin önemli oluşu, göndericinin yüceliğinden kaynaklanmaktadır. “Kur’ân’ı Biz indirdik” demek, onu -Hz. Peygamber dâhil- başkası değil, Yüce Allah bildirdi demektir. Vahiy, insan kaynaklı değildir, Allah’ın varlıkları bilgilendirme sistemlerinden biridir. Bu nedenle, ifade çok önemlidir.

ıı. Âyetteki  Zamiri Neyi İfade Etmektedir?

اَنْزَلْنَاهُ enzelnâhü ifadesindeki  zamiri, ya ‘Alak sûresinin ilk âyetlerini veya bu sûreyi ya da Kur’ân’ı, yani vahyi ifade etmektedir. Bu son ihtimal, gramer açısından  zamirinin ait olduğu kelimeyi bulmada da yol göstermektedir. Çünkü bu sûreden hemen önce 24. sırada indirilmiş olan ‘Abese sûresinin 11. âyetinde “Kur’ân”a, yani vahye, onun öğüt oluşuna dikkat çekilmekte, böylece bu sûrenin ilk âyetindeki zamir de aynı şeyi göstermiş olmaktadır. Söz konusu zamirin, 23. sırada indirilen Necm sûresinin 1-4 veya 59. âyetine gitmesi de mümkündür.
Sûrenin ilk âyetinin ilk kelimesinde doğrudan isim değil de,  zamirinin kullanılmasının da bazı nedenleri vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
a) Konu herkesin gündeminde olduğu ve herkes tarafından bilindiği için isme gerek yoktur.
b) Bilinen bir şeyin isminin değil de zamirinin kullanılması, söz konusu şeyin değerini ve yüceliğini gösterir.
c) İsim değil de zamir kullanılması, ayrıca muhatapların dikkatini çekmeyi de amaçlamış olabilir.

ııı. Vahyin “İnzâl”i Ne Demektir?

اَنْزَلْنَا enzelnâ fiili, “indirdik, öğrettik, bildirdik” gibi anlamlara gelir. Buradaki öncelikli anlam, Kur’ân’ın ilk âyetlerinin yani ‘Alak sûresinin ilk beş âyetinin Kadir Gecesi’nde indirilmeye veya öğretilmeye başlanmasıdır.
a) İnzâl kelimesi, tıpkı A‘râf 7/26 ve Hadîd 57/25’te olduğu gibi, “vermek, öğretmek, bahşetmek” anlamlarına da gelir. Bu durumda Kur’ân’ın inzâli, onun öğretilmesi ve ihsan edilmesi demektir.
b) İnzâl kelimesi, “indirmek” anlamına da gelir. Bu durumda tıpkı yağmurun indirilmesi gibi, vahyin de yukarıdan, yani ilâhî makamdan indirilişi kastediliyor demektir. Yukarıdan indirmek, indirilen yerin yüceliğini ifade ettiği gibi, inen vahyin değerini de ortaya koymaktadır.
c) İnzâl kelimesinin, Kehf 18/107 ve Fussılet 41/32’de olduğu gibi, nüzül şeklinde bir de “ikram” anlamı vardır. Bu durumda “Kur’ân’ın inzâli” demek, onun insanlara ikram edilmesi demektir. Duhâ 93/11’de ifade edildiği gib Kur’ân’ın bir “nimet” olduğu düşünüldüğünde, ikramın anlamı daha kolay kavranacaktır.

ıv. Vahyin “İnzâl”i ile “Tenzîl”i Farklı Mıdır?

Genellikle Kur’ân’ın “inzâli” ile “tenzîli”nin farklı şeyler olduğu kabul edilir. İddiaya göre inzâl, topluca ve Berat Gecesi gerçekleşen indirmedir; tenzîl ise peyderpey olan ve Kadir Gecesi başlayan süreçtir. Baştan belirtelim ki, Kur’ân’da, Kur’ân’ın indirilmesinden söz edilen tek gece Kadir Gecesi’dir. Dühân 44/3’te leyle-i mübârake ile kastedilen gece de aynı gecedir, yani Kadir Gecesi’dir. Çünkü hem Kadr sûresinin devam eden âyetlerinde, hem de Dühân sûresinin 3-6. âyetlerinde işlenen konular, büyük ölçüde aynıdır. Her ikisinde de vahyin insanlarla ilgili düzenleyici özelliğine dikkat çekilmektedir.
Kur’ân’ın indirilişi hakkında “topluca indirilişe” delil sayılan Dühân 44/3’te de, “peyderpey indirmeye” delil sayılan Bakara 2/185, Kadr 97/1 ve daha pek çok âyette aynı kelime, yani enzelnâ/enzele/ünzile fiilleri kullanılmaktadır. Ayrıca tenzîlin “peyderpey indirmeyi” ifade ettiği kabul edilse de bu kabul, Furkaan 25/32 ile de uyuşmamaktadır. Çünkü orada kâfirlerin, “Kur’ân’ın topluca indirilmesi” teklifi yer almakta ve nüzzile fiili kullanılmaktadır. Dahası, Âl-i İmrân 3/3 ve 4. âyetlerde Kur’ân’ın indirilişi hakkında hem nezzele, hem de enzele fiili kullanılmaktadır.
Özetle söyleyelim ki Kur’ân’ın “inzâli” de, “tenzîli” de, “nüzûlü” de tek indirilişi anlamında kullanılmaktadır. Bunların anlam farkının olduğunu ileri sürerek iki kez indirildiğini iddia etmek, Kur’ânî delilden yoksun bir görüştür.

Kur’ân, Kadir Gecesi İndirilmeye Başlanmıştır

ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ “Kadir Gecesi’nde” ifadesindeki  edatı “…de, içinde” anlamına alınırsa, âyetin anlamı “Biz onu Kadir Gecesi’nde indirmeye başladık” şeklinde olur. Eğer bu edata “hakkında” anlamı verilirse bu defa âyet, “Biz onu Kadir Gecesi hakkında indirdik” demek olur. Bu durumda zamir, bu sûreyi ifade etmiş olur. Her iki anlamın da doğru olduğunu belirtmek gerekir.
Kadir Gecesi, “kıymet, ölçü gecesi” anlamına gelir. Kâinata kıymet ve ölçünün verildiği gece olan Kadir Gecesi, Kur’ân’ın da insanlarla ilk buluşturulduğu gecedir. Gecenin kıymeti, onda indirilen vahiy nedeniyledir. Bakara 2/185. âyet gereği “Ramazan ayında” ve Dühân 44/3. âyet gereği “mübarek ve bereketli bir gecede” indirilmeye başlanan Kur’ân, aydınlatan bir ışık olarak, karanlıklara inat, bir nur şeklinde Kadir Gecesi’nde ilk defa insanlarla buluşturulmuştur.

b) Kadir Gecesi – İdrâk İlişkisi

Sûrenin ikinci âyetinde Kadir Gecesi’nin idraki meselesi soruya konu edinilmektedir.
وَمَآ اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ “Kadir Gecesi’nin (mahiyetinin) ne olduğunu sen nereden bileceksin!” Buradaki وَمَآ اَدْرٰيكَ şeklindeki soru, cevabı beklenen bir soru değildir. Cevabı, vahyin desteği olmadan, insan idrakiyle bilinemeyeceği vurgulanan bir sorudur; çünkü cevap bir sonraki âyette bizzat Yüce Allah tarafından verilmektedir. Bu soru türü hakkında Beled 90/12’de geniş bilgi vermiştik.
Âyetteki ikinci  edatı, farklı anlamlarda değerlendirilen edatlardandır. Buna göre edat hem zaman bildirebilir, hem de mahiyet.
Maksat eğer vahyin ilk indiriliş zamanı ise, söz konusu edatın zaman bildirmesi ihtimali çok doğru gözükmemektedir; çünkü Hz. Peygamber ilk vahyi aldığında çok etkilenmiş, adeta hayatı değişmişti. Onu böylesine derinden etkileyen bir geceyi ve tam zamanını unutmuş olması uzak bir ihtimaldir. Ancak Kadir Gecesi’nden maksat, eğer kâinatın yaratıldığı, şekillendirildiği veya evrenin varedildiği ilk zaman dilimi ise, bu durumda  edatı “zaman” anlamına alınabilir. Çünkü o zamanı hiçbir insan bilemez.
Bir sonraki âyete bakıldığında ise  edatının “mahiyet ve değer” anlamına geldiği ve gecenin değeriyle ilişkisi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Çünkü o gece hakkında çeşitli bilgiler sıralanmakta, vahyin hayata kattığı artı değerler gündeme getirilmekte ve yaşanan olağanüstülüklerin bir bölümü hatırlatılmaktadır. Bu durumda  edatına “mahiyet, değer” anlamı vermek, âyetler arası anlam ilişkilerinin gözetilmesi bakımından daha doğru gözükmektedir.

3-5. ÂYETLER:

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍۜ ﴿3﴾ تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ ف۪يهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْۚ مِنْ كُلِّ اَمْرٍۙۛ ﴿4﴾
 سَلَامٌ۠ۛ هِيَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْرِ ﴿5﴾
3. Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. 4. Melekler, beraberlerinde Rûh (vahiy) da varken, her işle ilgili olarak Rablerinin izniyle inerler. 5. Ta fecrin doğuşuna kadar, o gece esenlik doludur.”
Yüce Allah, Kadir Gecesi’nin mahiyeti hakkında bilgi vermekte ve o gecede yaşananlarla ilgili açıklamalarda bulunmaktadır.

a) Bin Aydan Hayırlı Oluşun Anlamı

Yüce Allah, vahyin şenlendirdiği bir geceyi nasıl hayırlı kıldığını sembolik bir karşılaştırma ile ortaya koymakta, vahyin hayata etkisini gözler önüne sermektedir.
لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍۜ “Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır.” Âyetteki لَيْلَةُ الْقَدْرِ leyletü’l-kadr tamlaması “Kadir Gecesi”, خَيْرٌ hayrkelimesi “daha hayırlı”, اَلْفِ شَهْرٍ elfi şehr tamlaması ise “Bin ay” demektir.
Burada Kadir Gecesi’nin 1000 aydan, yani yaklaşık olarak 83 yıldan veya 30.000 günden daha hayırlı olduğu hatırlatılırken, bu gecenin ortalama bir insan ömrüyle eşdeğer olduğu söylenmek istenmektedir. 1000 gün, 1000 hafta, 1000 asır denebilecekken 1000 ay denmesi, insan ömrünü sembolize etmek için özellikle tercih edilmiş olsa gerektir.
Âyette yer alan sayısal ifadenin “çokluk” anlamı verdiği de kabul edilebilir. Bunu şu nedenle söylüyoruz: “Kadir Gecesi 1000 aydan daha hayırlıdır; ancak 1001 aydan daha hayırlı değildir” şeklindeki bir anlam burada söz konusu olamaz. Hayırlı oluş, hayatın anlam kazanmasıyla elde edilebilmektedir. Hayırlı oluş sağlanınca bunun başka şeylerle mukayesesi mümkün değildir.
İçinde Kur’ân’ın nurunun bulunduğu her an, insanın kadir anı olmaktadır diyebiliriz. Kur’ân ile dolu bir hayat Kur’ân’sız bin hayattan ileridir ve değerlidir. Bu nedenle Kadir Gecesi’nin kıymeti de Kur’ân’dan gelmektedir. Kıymet gecede değil, geceyi nitelendiren olaydadır ki o da Kur’ân’ın o gecede vahyedilmeye başlanmasıdır. İçinde vahyin bulunmadığı geceye Kadir Gecesi denmeyeceği gibi, öyle bir gecenin diğerlerinden herhangi bir farkı da yoktur. Ramazan ayında Kadir Gecesi’ni aramaya çalışmanın en evrensel ve anlaşılabilir şekli, onu bütün zamanlara yaymak ve hayatı Kur’ân ile buluşma hassasiyetini geliştirmektir.

b) Gecenin Diğer Özellikleri

Kadir Gecesi’nin kıymeti ortaya konulduktan sonra, o geceye dair bazı detaylar verilmektedir.

ı. Melekler Allah’ın İzniyle Vahyi Getirirler

تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ ف۪يهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْۚ ۙ “Melekler, beraberlerinde Rûh (vahiy) da varken Rablerinin izniyle inerler.” Âyetteki تَنَزَّلُ tenezzelü fiili “inmek”, الْمَلٰٓئِكَةُ el-melâikeh kelimesi “melekler”,  الرُّوحُer-rûh sözcüğü “vahiy, Cebrâîl, ruh”, اِذْنِ izn kelimesi ise “izin, emir” demektir.
Bu âyette ele alınması gereken değişik konular vardır.
a) Âyetin başında تَنَزَّلُ tenezzelü fiili kullanılmaktadır. Bunun anlamı hakkında farklı açılımlar yapmak durumundayız. Fussılet 41/30-32. âyetlerde, “Rabbimiz Allah’tır” deyip istikamet üzere olanlara meleklerin ineceği, kendilerine korkuolmadığı, hüzünlenmemeleri gerektiği, cennetlik olacakları, dünya hayatında da âhirethayatında da dostlarının melekler olduğu, cennette arzu ettikleri her şeyin Yüce Allah’ın bir ödülü ve ağırlaması olarak kendilerine verileceği açıkça bildirilmektedir. İşte bu âyetlerde meleklerin inişinden söz edilmektedir.
Ayrıca Meryem 19/64’te de, bu inişin sürmekte olduğunu ifade eden نتَنَزَّلُ netenezzelü kalıbı kullanılmaktadır. Demek ki meleklerin inişi devam etmektedir. Dolayısıyla, inişi “tek”e indirgemek anlamındaki yorumlar sorunludur.
Vahyin anlam kazandırdığı ve hayatını vahyin şekillendirdiği her insana meleklerin inmesi her zaman mümkündür. Bu durumda, bir gecelik inmekten değil de, vahiy ile buluşulan her dönemde bu birliktelikten söz edilebilir. Zaten âyetin başındaki tenezzelü fiili, aslında tetenezzelü kalıbındadır ve geniş zaman anlamı vermektedir. Âyeti böyle anlayınca, mesaj evrensel bir özellik kazanır ve her insanın onunla buluşmasının yolu açılır. Aksi takdirde, mesele bir şansa dönüştürülüp dini hassasiyetlerin bir geceye indirgenmesi yaygınlık kazanır.
b) Âyetteki الرُّوحُ er-rûh kelimesi ve  zamiri bağlamında iki farklı anlam ihtimali söz konusudur:
Âyetteki er-rûh kelimesi “vahiy” anlamına alınabilir. Bunun bazı delilleri şunlardır:
ı. Mü’min 40/15 ve Şûrâ 42/52 gibi âyetlerde geçen er-rûh/rûh kelimesi “vahiy” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla fîhâifadesindeki  zamirini “melekler”e göndermek ve tercümeyi şöyle yapmak durumundayız. “Melekler, beraberlerinde Kur’ân vahyi de bulunduğu halde Rabblerinin izniyle inerler.”
ıı. Özellikle Nahl 16/2’de “meleklerin ruhu indirdiği”nden söz edilmesi, bu âyetteki er-rûh’un “vahiy” olduğunun bir delilidir.
ııı. Tercihimizin bir başka gerekçesi de, bu sûrenin vahyin indirilişiyle ilgili oluşudur. Bütün sûrede vahyin Kadir Gecesi’nde indirilmesinden söz edilmektedir. Vahyin hayata dair getirdiği ilkeler, meleklerin Allah’ın izniyle gelişi, vahyin törensel indirilişi, her işle ve herkesle alakalı oluşu ve karanlıkları bitirip insanlığı aydınlıkla buluşturması gibi hususlar, vahyin özelliklerindendir. Bu nedenle biz, maksadı vahiy ile ilişkilendirmekte ve yorumlarımızı da bu doğrultuda yapmaktayız.
Burada geçen الرُّوحُ er-rûh kelimesi, bazı âlimlerimiz tarafından “Hz. Cebrâil”, âyetteki ف۪يهَا fîhâ ifadesi de “o gecede” şeklinde yorumlanmaktadır. Bu durumda âyetin anlamı şöyle olur: “Melekler ve rûh o gecede Rablerinin izniyle inerler.” Bu yorum Hz. Peygamber’in vahyi almaya başladığı gece için doğru olsa da, başka sorunlar vardır.
ı. “Melekler” ifadesi Hz. Cebrâîl’i de içerdiği için ayrıca “rûh”un zikredilmesine gerek yoktur. Bu noktada ilgili görüş sahipleri Cebrâîl (as)’ın vahyi getiren melek olması itibariyle bir ayrıcalığının bulunduğunu belirterek görüşlerini desteklemeye çalışsalar da bunun bir zorunluluk olmadığı kanaatindeyiz. Âyetin başka türlü anlaşılması mümkün olmasaydı bu izahlar makul olabilirdi.
ıı. Hz. Peygamber’den sonra vahyin inişi gerçekleşmemektedir. Oysa âyetteki تَنَزَّلُ tenezzelü fiili, bütün zamanları, özellikle de hali ve gelecek zamanı içerecek şekildedir.
ııı. Âyetin başındaki fiil, geniş zaman ifade ettiği için meleklerin inişinin devam ettiğini söylemek durumundayız. Bu durumda, söz konusu inişin devamının, vahyin gerçekleriyle buluşanlara yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Vahiy ile yani onun aydınlık mesajıyla buluşanlara meleklerin inişi devam etmektedir, diyebiliriz.
c) Âyetteki بِاِذْنِ رَبِّهِمْۚ bi izni rabbihim ifadesi, meleklerin inişinin kendiliğinden olmadığını, Yüce Allah’ın emri ve izni sayesinde gerçekleştiğini göstermektedir. Meryem 19/64. âyet bunun delilidir: “Biz, ancak ve ancak Rabbinin emriyle ineriz.”
ıı. Gelen Vahiy Her İş veya Herkesle İlgili Mesajlar İçerir
مِنْ كُلِّ اَمْرٍ “Her işle (veya herkesle) ilgili olarak.” Âyetin bu kısmı, “her iş” demektir ve gelen vahiylerin neye veya kime yönelik olduğunu ortaya koymaktadır.
a) Bu bağlamda Dühân 44/3-6. âyetleri hatırlatmak gerekmektedir. Orada belirtildiği üzere, o gece, ilâhî ölçüde çok önceden bilinen, ancak meleklerin bilgisine o gecede sunulan her işle ilgili hükümler ortaya dökülür, parça parça bildirilir. Sadece bir gecede değil, vahyin indirildiği her anda bu durum devam etmektedir. Bu işlerin bildirilmesi Yüce Allah’ın izni ve kontrolünde gerçekleşmektedir.
b) İbn Abbâs, bu ifadeyi min küllimriin şeklinde okumaktadır.[3] Buna göre, gelen vahiylerin herkesle ilgili olduğunu özellikle belirtmek zorundayız.
c) İnen meleklerin vahiygetirdiğini ve gelen vahyin de anlam olarak inişinin devam ettiğini kabul ettiğimizde, bu defa konu tamamen değişmekte ve evrensel bir boyut kazanmaktadır. Kur’ân’ın metin olarak inişi elbette Hz. Peygamber’in peygamberliği sürecinde bitmiştir; ancak onun muhatap alışı, anlam zenginliği, aydınlatıcı misyonu ise inmeye ve geçerli olmaya devam etmektedir.
Vahyin her insanın hayatını yakından ilgilendiren mesajları vardır. Kur’ân’ı hayatına indirenler bu mesajlarla tanışacaklardır. Vahyi düşünerek okuyanlar onun yeni anlamlarıyla ve vaad ettiği yeni ufuklarla buluşacaklardır.

ııı. Vahiy Esenlik Getirir

سَلَامٌ۠ هِيَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْر “Ta fecrin doğuşuna kadar, o gece esenlik doludur.” Âyetteki سَلَامٌ selâm kelimesi “esenlik”, مَطْلَعِ الْفَجْر matla‘ı’l-fecr tamlaması ise “fecrin doğuşu” demektir.
Bu ifadede şöyle mesaj çeşitlilikleri vardır:
a) Buna göre, esenliğin kaynağı vahiydir; dolayısıyla vahyin esenliği her karanlığın aydınlığa dönüştürülmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
b) Râzî’nin dediği gibi, “O gecede fecrin doğuşuna kadar melekler itaatkâr insanlara selam verirler, esenlik dilerler.”[4] Bu anlama göre meleklerin gelişi aynı zamanda bir esenlik dilemeyi de içermektedir.
c) Vahiy, gece indirilmeye başlanmıştır ki karanlıklar aydınlığa dönüşsün. Bu nedenle vahyin geliş gayesi, karanlıkların, yerini Kur’ân aydınlığına terk etmesini sağlamaktır. Bu önemli hedefin yakalanmasında şüphesiz bazı sıkıntılar da yaşanacak, belki de hayatın bir bölümü bu kişiler için bir gece mesabesine dönüşebilecektir. Bazı dönemler sıkıntılar içerse de bunlar geçicidir; yakın veya uzak gelecekte mutlaka huzurla buluşulacaktır. Unutulmamalıdır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için dünya hayatı karanlık gibi görünenlerin âhirethayatları tıpkı fecrin doğumu gibi aydınlık ve bayram olacaktır.

c) Kadr Sûresi ve Kadir Gecesi Hakkında

Sûrenin âyet âyet tefsirini bu şekilde yaptıktan sonra, son olarak sûreye konu edinilen Kadir Gecesi hakkında bazı değerlendirmeler yapmak istiyoruz:
a) Kadir Gecesi, insanlığın “son peygamber” ile buluşturulduğu ve insanlığın nübüvvetsiz bırakılmadığı kutlu bir gecedir. Bu gece, peygamberliğin başlangıç gecesidir.
b) Kadir Gecesi, son ilâhî seslenişin yaşandığı, son mektubun gönderilmeye başlanıp ilk satırlarının yazıldığı ilk gecedir.
c) Kadir Gecesi, Kur’ân’ın indirilmeye başlandığı kutsal bir gecedir; kutlu doğumun yaşandığı gecedir. İnsanlığın peygamberle buluşturulduğu bu gece, onun için de muhteşem olan bu vahyin ilk kez indirilmeye başlandığı gecedir. İnşirâh sûresinin ilk âyeti ve orada yer alan leke “senin için” ifadesi, bunun en belirgin delillerinden birisidir.
d) Kadir Gecesi, “kadir ve kıymet”in nasıl anlamlı olabileceğini bildiren gecedir. Allah’ın kıymet verdiği şey kıymetlidir. Bu nedenle insan da kıymetini bu değerlere sadakatinden almaktadır. Kadir ve kıymeti, kadîr veya kaadir olan Yüce Allah belirler.
e) Kadir Gecesi, vahiy ile hayata “ölçü”nün kazandırıldığı gecedir. Kamer 54/49’da, her şeyin bir kadere, yani bir ölçüye göre yaratıldığı beyan edilmektedir. Bu ifade “kadir”, “kadr” ve “ölçü” birlikteliğinin en güzel delillerinden biridir. Kâinattaki bütün varlıkların sahip kılındığı ölçü ile Kadir Gecesi indirilmeye başlanan Kur’ân’ın ruh ve amaç birlikteliği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
f) Kadir Gecesi, Bakara 2/185’te belirtildiği gibi, Ramazan’a kıymetini veren, kendisi de kıymetini vahiyden alan bir gecedir.
g) Kadir Gecesi, insanlığın vahyin yol göstericiliğiyle, gerçeğin apaçık belgeleriyle ve doğruyu yanlıştan ayırt edebileceği esaslarla buluşturulduğu ilk gecedir. Bakara 2/185’teki hüdâ, beyyinât ve Furkaan kelimeleri bu anlamları vermektedir.
h) Kadir Gecesi, Bakara 2/185’te geçtiği üzere, Yüce Allah’ın yol göstericiliğinin karşılığında O’nu övmenin, O’na saygı duymanın ve teşekkür etmenin öğütlendiği kutlu bir gecedir. Âyetteki tükebbirû ve teşkürûn kelimeleri bu anlamları vermektedir.
i) Kadir Gecesi, Dühân 44/2. âyetin işaretiyle, apaçık ve açıklayıcı Kitâb’ın, yani Kur’ân’ın evrensel mesajlarının insanlıkla ilk kez buluşturulmaya başlandığı gecedir.
j) Kadir Gecesi, Dühân 44/3 ve Sâd 38/29. âyetlerde ifade edildiği gibi, vahyin hayatı bereketlendirmeye başladığı ilk gecedir.
k) Kadir Gecesi, Allah’a adanmışlığı öğreten ilk gecedir. Dühân 44/3’te yer alan münzirîn kelimesi, hem uyarıcılığı, hem de adanmışlığı ifade eder. Buradan hareketle peygamberlerin hem uyarıcı olduğunu, hem de mesajlarını ilettikleri davaya öncelikle kendilerini adadıklarını göstermektedir. Demek ki Kadir Gecesi, insanlardan öncelikle kendilerini Allah’a adamalarını isteyen ve bunu öğreten bir gecedir.
l) Kadir Gecesi, Dühân 44/4 ve Kadr 97/4. âyette de belirtildiği üzere, her iş ve herkesle ilgili ilkelerin tespit edildiği, bu işlemin vahiy ile başlayacağı ilk gecedir.
m) Kadir Gecesi, Dühân 44/5. âyette de dile getirildiği üzere, insanlığın rehbersiz ve sahipsiz bırakılmadığının gösterildiği ilk gecedir. Âyetteki mursilîn kelimesi bu anlamı vermektedir.
n) Kadir Gecesi, Dühân 44/6. âyette de hatrlatıldığı gibi, Yüce Allah’ın rahmetinin tecelli ettiği bir gecedir. Yüce Allah merhameti gereği kullarına mesaj göndermekte ve peygamber görevlendirmektedir. İşte bu gece, rahmet parıltılarının insanlıkla buluşturulduğu bir gecedir.
o) Kadir Gecesi, vahiy desteği olmadan insan idrakinin kendi başına halledemeyeceği hususlardan biridir. Kadr 97/2. âyetindeki ve mâ edrâke sorusu bunu ifade eder. Bu nedenle gecenin kadir ve kıymetini bizzat Yüce Allah açıklamaktadır.
p) Kadir Gecesi, 1000 aydan hayırlı oluşuyla hayatın, içi dolu bir ömre dönüşmesinin yolunu göstermektedir ki, bu yol vahiydir, vahiy ile tanışmaktır, onu tanımaktır, onu anlamak ve ona sarılmaktır. Buna göre hayat, vahiy ile anlamını bulmaktadır. Vahiyden yoksun hayat, mahşerde derin pişmanlıkların yaşanmasına neden olacaktır. Esasında içi vahyin hakikat nurlarıyla dolu olmayan dünya hayatı, âhiret günlerine göre çok sınırlı olacağı gibi, verimsiziliği nedeniyle de çok kısa bir zaman olarak tanıtılacaktır.[5]
r) Kadir Gecesi, vahyin törensel inişine sahne olan ilk gece olduğu için, vahiy ile buluşulan her zamanın bu ayrıcalığa sahne olacağı muhakkaktır. Çünkü Kadr 97/4’te bu inişin sürmekte olduğu, tenezzelü fiilinin geniş zaman kalıbında getirilmesiyle ortaya konulmaktadır. Ayrıca Meryem 19/64 ve Fussılet 41/30’da da benzer ifadeler kullanılmakta ve meleklerin inişinin vahiy ile buluşanlar için devam etmekte olduğunu göstermektedir.
ş) Kadir Gecesi, hayatın Yüce Allah’ın izni ve iradesi ile yaşanması gerektiğinin öğretildiği ilk gecedir. Kadr 97/4’te geçen bi izni rabbihim ifadesi bunu ortaya koymaktadır.
t) Kadir Gecesi, Kadr 97/5’te ifade edildiği gibi, esenlik vaadinin gerçekleştiği ilk gecedir. Çünkü vahiy ile buluşulan dönemler esenlik ve aydınlığın yaşanacağı dönemlerdir; bunun en tipik örnek zamanı Kadir Gecesi’dir.
ü) Kadir Gecesi, Târık 86/1-3’te dile getirilen “cehalet karanlıklarını delip geçen yıldız”ın ilk doğduğu gecedir. Târık ve necm-i sâkıb, Kur’ân vahyinin aydınlığını ifade eden yıldızdır. Vahyin yıldızla ifade edilmesi, her ikisinin de ışık üretmesi ve onu yansıtması noktasında buluşmaktadır.
v) Kadir Gecesi, ayrıca Fecr 89/1-2’de değinilen fecr “aydınlık” ve leyâl-i aşr “on gece”nin de yer aldığı ayrıcalıklı bir zaman diliminin içerisindeki bir gecedir. Mahşerde şahitliğine müracaat edilecek zaman dilimlerinden birisi de işte bu gecedir.
y) Kadir Gecesi, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkartacak esasların ilk defa insanlıkla buluşturulduğu gecedir. İbrâhim 14/1’de ifade edilen husus budur. Ayrıca, hakkın geldiği ve bâtılın yok olmaya başladığı ilk gece bu gecedir. İsrâ 17/81’deki mesaj bunu ilan etmektedir.
z) Kadir Gecesi, insanlık için bir okuma seferberliğinin ve aydınlanmanın başlatıldığı ilk gecedir. Zerreden kürreye her şeyi okumak, anlamak, incelemek ve tanımak üzere ilâhî kitabın ve kâinat kitabının buluşturulması anlamında ilk emrin verildiği gece bu gecedir.
Özetle söylemek gerekirse, Kadr sûresi, insanlığın nasıl bir ışıkla buluşturulduğunu göstermekte, hayata değer veren esasların vahiy ile şekillenenler olduğunu ve vahye dayalı bir ömür geçiren insanların hayatlarında karanlıkların kalmayacağını göstermektedir. Çünkü hayatın rövanşı demek olan âhiret, onlar için yüz akı ve göz aydınlığı oluşturacaktır. Ayrıca yine bu sûrede, Allah rızasına kilitlenen ve O’na kenetlenen hayatların her zaman aydınlıklarla buluşacağı ortaya konulmakta, dinî hayatı birer şans gibi değil, doğru değerlerin yaşandığı bir süreç olarak kabul etmenin mümkün olduğu, insanların algısına sunulmaktadır. Meleklerin beraberliği, işte bu insanlar için daima mümkündür. Fedakâr ve vahye dayalı hayatın sahibi insanlar, bu beraberlikle daima motive edilmektedir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Kadir Gecesi’ni inanarak, güvenerek ve sevabını Yüce Allah’tan umarak anlayıp yaşayanların, geçmiş günahları bağışlanır.[6] İşte bu hadis, geceyi tanıtmakta ve önemini hayatın tamamına yaygınlaştırmayı öğütlemektedir. Bu ise, geceye kıymet ve anlamını veren Kur’ân’ı anlamak ve yaşamakla mümkündür.
Hz. Peygamber’in 23 yıllık risalet hayatı boyunca uyguladığı bundan başka bir şey değildi. Doayısıyla Hz. Peygamber’in devamlı sünneti de buydu. Sünneti doğru anlayıp yaşayanlardan olmamızı niyaz ediyoruz.

—————————————————————————–
[1]    İhlâs 112/4.
[2]    Şûrâ 42/11.
[3]    Ferrâ, age., III, 280.
[4]    Râzî, age., XXXII, 36.
[5]    Mü’minûn 23/113-114; Nâzi‘ât 79/46.
[6]    Buhârî, Leyle-i Kadr, 1. Gecenin değerine dair bazı rivayetler için bk. Nesâî, Sıyâm, 5; İbn Mâce, Suyâm, 2.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder